Küresel gezginlerin en çok rağbet ettiği şehirleri aşağı yukarı biliyoruz. Elbette Paris veya Bangkok‘u gezi listelerinin başına alanlar haksız değiller ancak arada alternatif destinasyon seçeneklerine de göz atmak gerekir. Hele de bu alternatifler aşağıdaki gibi turizm endüstrisinin ve turist ordularının yıkıcı etkisine henüz maruz kalmamış olanlarsa…
Tu Le Vadisi, Vietnam
Vietnam’ın kuzeydoğusundaki teraslı pirinç tarlaları, uzaktan gerçek üstü minimalist tablolara benziyor. Yakınlarda konaklamak mümkün.
Kuzey Avusturya
Peri masallarına fon olabilecek güzellikteki Kuzey Avusturya orman, göl ve vadileri, kar tatilini herkese sevdirebilir.
Powell Gölü, Utah, ABD
Colorado Nehri üzerindeki göllerden Lake Powell, son yıllarda doğa gezilerini seven Amerikalı gezginlerin ilgisini çekiyor. Kanyonlarda kanoyla gezinmek büyük zevk.
Medellin, Kolombiya
Neredeyse zümrüt rengi bir vadinin ortasındaki Medellin, dünyanın en tehlikeli uyuşturucu mafyası lideri Pablo Escobar’ın verdiği zararı yavaş yavaş atlatıyor. Özellikle kuzey Amerika’dan turistleri yavaş yavaş ağırlamaya başlayan kent, sayısı ve kalitesi hızla artan kafe, restoran, müze, galeri, park, eğlence mekanı gibi atraksiyonlara ve ulaşım ve konaklama gibi ana altyapıya yatırım yapıyor. İklim 365 gün harika.
Gordes, Fransa
Fransa’nın güneyinde yoğunlaşan lavanta tarlaları, gerek simetri, renk ve kokularıyla yarattığı etkileyici atmosferle, gerekse yakın çevresindeki kırsal turizm olanaklarıyla rağbet görüyor.
Havana, Küba
Son zamanlarda küresel turizmde ‘alternatif’ olmaktan çıkar gibi görünse de Türkiye’den gidecekler için hala zor erişilebilir bir ülke Küba. Başkent Havana’ya, uluslararası turizm sanayiinin dev temsilcileri tarafından yağmalanmadan, bir uğramakta fayda olabilir.
Faroe Adaları, Danimarka
İzlanda’nın son yıllarda hızla artan turistik cazibesi, komşu coğrafyalara da yarıyor. Bugüne kadar doğa turizmine tutkun Avrupalıların ilgi gösterdiği Faroe Adaları hızla küresel turizmin en ilginç destinasyonlarından birine dönüşüyor. Norveçle İzlanda arasındaki bu takım ada, Danimarka’ya bağlı bir özerk bölge. Her yıl düzenlenen üç günlük G! Festivali’ni müzikseverler iyi bilir.
Mauritius, Doğu Afrika
Ada ülkesi Mauritius, sadece beyaz kumlu tertemiz kumsallarında keyif yapabilmek için bile keşfe değer. Türkiye’de plajlardan yana eksiğimiz yok ancak neredeyse el değmemiş kumsalların subtropikal yoğun bitki örtüsüyle birleştiği bu memleket bir başka güzel.
Araşiyama, Kyoto, Japonya
Kiraz ağaçları, şelaleler, parlak ve canlı şehir yaşamı, yerelle modernliğin birbiriyle gayet uyumlu olduğu huzurlu Japon kasabaları. Kyoto’da insan başka ne görmek ister ki? Belki bir bambu ormanı?
Vinicunca, Cusco, Peru
Montaña de Siete Colores (Gökkuşağı Dağı), Peru’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
Bondi Icebergs, Sidney, Avustralya
Yüzyıllardır değişmeyen bu doğal havuzlar, artık kocaman bir gezi parkı. Hem güzellikleri hem de melankolik havasıyla ziyaretçileri etkiliyor.
Cascate del Mulino, Saturnia, İtalya
Toskana’daki bu 280 nüfuslu köy, kaplıcaları ve Pamukkale’nin benzeri jeolojik oluşumlarıyla ünlü. Her yıl binlerce İtalyan sağlık turizmi ve doğa sporları için buraya geliyor.
Spitzkoppe, Namibya
Spitzkoppe, Namibya’daki Namid çölünün ortasında bir granit tepe. 120 milyon yaşındaki bu kaya kemer, çevrede konaklayan gezginlerin uğrak noktalarından.
Torres del Paine Ulusal Parkı, Patagonya
Salto Grande çağlayanı, Patagonya’daki Torres del Paine Ulusal Parkı içindeki pek çok çekim noktasından sadece biri. Küçük bır kısmı Arjantin’de bulunan parkın bu kısmı Şili sınırları içinde.
Hawa Mahal, Jaipur, Hindistan
Racastan eyaletindeki Jaipur’da (ya da Caypur) bulunan bu masalsı saray, kırmızı kumtaşıyla inşa edilmiş. Hawa Mahal’ın tercümesi “rüzgarların sarayı”.
Cuadra San Cristóbal, Meksiko, Meksika
Meksika’nın başkenti, son yıllarda hızla bir kültür ve sanat şehri haline dönüşüverdi. Elbette kültür turizmindeki zıplama, gastronomi turizmini de teşvik etti. Bugün Meksiko’nun sokaklarında yerel desenlerle kaynaşmış yeni mimari örneklere restoran, kafe, otel, motel şeklinde sıkça rastlanıyor.
Samba Island, Endonezya
Bugüne kadar ağırlıkla sörfçülerin uğradığı Sumba Adası, zamanla Bali’ye rakip haline geldi. Yağmur ormanlarının büyüleyici sörf kumsallarıyla birleştiği adanın turistik altyapısı hızla gelişse de henüz turizmin yıkıcı etkisi görülmüyor.
Görseller: WikimediaCommons